Haber

“AİHM kararları uygulanırsa Türkiye Finlandiya’ya dönüşebilir”

İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Dokümantasyon Merkezi tarafından yayınlanan “Verilerle 2022 Yılında Türkiye’de İnsan Hakları İhlalleri” raporuna göre, 2022’nin ilk 11 ayında kolluk kuvvetleri tarafından yargısız infazlar gerçekleştirildi. , dur ihtarına uymama veya rastgele ateş etme gerekçesiyle. Sonuç olarak 8 Aralık 2022 tarihi itibariyle 1’i çocuk 15 kişi hayatını kaybetti. Cezaevlerinde hastalık, intihar, şiddet ve ihmal gibi nedenlerle en az 61 kişi hayatını kaybetti. 1.130 kişi işkence ve kötü muameleye maruz kaldıkları teziyle TİHV’ye başvurdu. Toplantı ve gösteri özgürlüğü kapsamındaki barışçıl eylem ve faaliyetlere yapılan müdahalelerde 143’ü çocuk en az 5 bin 148 kişi işkence ve kötü muamele uygulamalarıyla gözaltına alındı.

Basın ve ifade özgürlüğüne yönelik saldırılar 2022 yılında da devam etti. 63 gazeteci gözaltına alındı, 30 gazeteci tutuklandı, 9’u adli kontrolle serbest bırakıldı, 1’i ev hapsinde tutuldu. 507 haber, 274 içerik, 33 sosyal medya paylaşımı ve 1.773 siteye erişim engellendi. Valilikler ve kaymakamlıklar tarafından 19 il ve 3 ilçede en kısası 1 gün, en uzunu 30 gün olmak üzere 72 kez tüm eylem ve faaliyetler yasaklandı. Çeşitli dernek, vakıf, sendika, meslek örgütü ve platformların üyesi ve yöneticisi olan en az 126 kişi gözaltına alındı, 27 kişi tutuklandı.

Türkiye’de son yıllarda yaşanan hak ve özgürlük ihlallerinin tablosu aşağı yukarı böyle. İhlallerle birlikte son yıllarda Türkiye’den Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurularda artış yaşandı. Ancak AİHM kararları uygulamaya yansımamaktadır.


2022’de Türkiye’de 63 gazeteci gözaltına alındı, 30 gazeteci tutuklandı, Fotoğraf: DW/B.Narlı-F.Çelik

“Uygulanırsa Türkiye’yi Finlandiya seviyesine getirebilir”

Türkiye’nin 1950 yılında imzaladığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), 1954 yılından beri yürürlüktedir. AİHM, söz konusu sözleşmenin denetim organı olarak bilinmektedir. AİHM kararları, insan haklarının tesis edilmesinde değerli bir rol oynamaktadır.

Anayasanın 90. maddesinde “Temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası sözleşmeler ile usulüne göre yürürlüğe konulmuş kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek ihtilaflarda, uluslararası anlaşmaların hükümleri esas alınacaktır.” Anayasa hukukçusu Dr. Serkan Köybaşı, söz konusu unsurun temel hak ve özgürlüklere ilişkin sözleşmelerin kanundan üstün olduğunu, ancak yargı bağımsızlığı olmadığı için uygulanmadığını belirttiğini söylüyor:

“Sonuç olarak Türkiye’de insan hakları ihlalleri devam ediyor. Aslında insan hakları konusunda temel bir madde olması gereken bir madde. Türkiye’yi birkaç ay içinde Finlandiya düzeyinde insan hakları haline getirebilecek bir madde. siyasi iradenin arkasında durursa ve yargı bunu uygularsa.”

Köybaşı’na göre insan hakları ihlallerinin temel nedeni Anayasa’nın uygulanmaması. Köybaşı, “Çünkü Anayasa’da zaten AİHM’yi bizim mahkeme kararlarımızın üzerinde tutan bir düzenleme var” diyor.


Anayasa hukukçusu Dr. Serkan KöybaşıFotoğraf: özel

“Kararların uygulanması sistemi geliştirebilir”

AİHM kararları sözleşmede yer aldığı için iç hukuku doğrudan etkilemektedir. Avukat Tuğçe His Köksal, AİHM kararlarının taraf devletler için bağlayıcı olduğunu vurguluyor. Köksal, “AİHM kararlarının uygulanmaması yargı sistemi ve bireyler üzerinde çarpan etkisi yaratıyor. Ülkede çeşitli yargılamalara tabi olan bireyleri etkileyen tutuklama, işkence ve kötü muamele yasağı gibi bulgular içeriyor. muamele, toplantı ve gösteri yürüyüşleri veya ifade özgürlüğü.”

Hukukçulara göre, kararların uygulanması sistemi iyileştirebilir. Köksal, “Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda avukata erişim hakkı veya adil yargılanma hakkı güvenceleri, AİHM kararlarının uygulanmasının sonucuydu.


Avukat Tuğçe His KöksalFotoğraf: Privat

Avukat Köksal, AİHM’nin tespitlerinin, genel tedbirlerin ve ihlal kararlarının sistematik sorunlara da işaret etmesi nedeniyle diğer ihlallerin önüne geçilmesine imkan vereceğine de dikkat çekiyor. Köksal, sertleşen AİHM kararlarının uygulanmamasının yol açtığı en büyük zararın sisteme olan güvenin yitirilmesi olduğunu belirtiyor:

“Neye güven kaybı? Kolluk kuvvetlerine, yargıya, idareye güven kaybı… Sisteme ne kadar güvenirseniz, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne saygılı bir çerçeve geliştirirsiniz.”

Cumhurbaşkanına hakaret davalarında durum

TİHV Dokümantasyon Merkezi verilerine göre 2022’nin ilk 11 ayında en az 31 kişi hakkında Cumhurbaşkanı’na hakaretten dava açıldı. Aynı gerekçelerle 2’si çocuk 1’i gazeteci 11 kişi gözaltına alındı, 6 kişi tutuklandı. Avukatlar, AİHM kararlarının uygulanmaması nedeniyle Cumhurbaşkanı’na hakaret davalarının açıldığını söylüyor. Fransa’da yapılan başvuru sonrası alınan kararı anlatan Serkan Köybaşı, “AİHM, başkanlık sistemi olan ülkelerde eleştiriye daha açık olunması gerektiğine ve böyle bir suç olamayacağına karar verdi. ‘Yapamazsınız’ dedi. Bir euro bile para cezası verin, bu da bizi bağlar.”

Erselan Aktan, AİHM’nin 2021’de Vedat Şorli hakkında Cumhurbaşkanı’na hakaret suçundan verdiği kararı da hatırlatıyor:

“Cumhurbaşkanına hakaret suçunun sözleşmeye aykırı olduğu yönündeki AİHM kararını kullanan mahkeme kalmadı. Mahkemeler beraat kararı verseler bile AİHM’nin bu kararını dahil etmek istemiyorlar. “

“Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamaları neden arttı?

Bu videoyu görüntülemek için lütfen JavaScript’i etkinleştirin ve HTML5 videoyu destekleyen bir web tarayıcısına geçmeyi düşünün

“‘AİHM’ye götürebilirsiniz’ denildiğine defalarca şahit olduk”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2018’de AİHM’nin Selahattin Demirtaş’ın tutuklanmasının siyasi bir karar olduğunu doğrulamasının ardından, “AİHM kararları bizi bağlamaz. Karşı saldırıya geçip işi bitireceğiz” demişti. Avukat Erselan Aktan’a göre bu açıklama önemli bir eşiğin aşılmasına neden oldu:

“AİHM’nin Demirtaş kararı, tutuklama ve yargılamanın siyasi saiklerle yapıldığını teyit etti. Bu tespit AİHM’nin Türkiye’ye ilişkin kararları açısından bir ilkti. En azından yargı camiasında şok etkisi yaratmalıydı. siyasi tarafıymış gibi göstererek bunu kendi yöntemiyle bertaraf etti.”

Erselan Aktan’a göre, yerel mahkemeler ve soruşturma makamları artık uluslararası sözleşme referanslarına şüpheyle yaklaşıyor. Sorgulama ve adli makamların AİHM’ye yasal bir kontrol mekanizmasından çok bir şikayet mercii olarak yaklaşmaya başladıkları kanaatindedir:

“Avukatların ifade özgürlüğü kapsamındaki davalarda yargılananlara karşı çıktığı karara hakimlerin ‘AİHM’ye götürebilirsiniz’ dediğine çok şahit olduk.”

Hukukçular, AİHM kararlarına aykırı yasaların uygulanmaya devam etmesi sonucunda insan hakları ihlallerinin devam edeceği uyarısında bulunuyor. Ersan Aktan sözlerini şöyle sürdürüyor:

“AİHM kararlarının sınırlı yetkisi Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne yapılan bildirimlerle güçlendirilmeye çalışılıyor. Hükümet ise bu bildirimlere aynı yanıtları vermekle ve bazı taahhütleri sıralamakla yetiniyor. Bu nedenle, hükümet bildirimlerden veya ihlal prosedüründen korkmuyor gibi görünüyor.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu